02 Mayıs Perşembe 2024
3 yıl önce

New York Times Meydanı'ndaki FETÖ’nün 'Stop Erdogan' ilanına karşılık, TASC tarafından 15 Temmuz darbe girişimini anlatan görseller yayınlandı

Yayında, söz konusu reklamının verildiği köşede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz anma programının 4. yılında okuduğu şiiri, İngilizce alt yazısı ile gösterildi. Dijital ekranlı kamyonetin 3 gün boyunca günde 8 saat Times Meydanı'nda dolaşacağı kaydedildi. Times Meydanı'na yakın 42. sokak ile 8. Cadde köşesindeki dijital ekrana verilen 'Stop Erdogan' reklamı, ABD'de yaşayan Türklerin söz konusu reklamı yayınlayan Outfront Media reklam şirketini telefon ve e-posta ile arayarak protestolarını ifade etmesi üzerine kaldırılmıştı.

3 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Menderes benzetmesi yapan CHP’li Altay'a, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan sert yanıt: “Vallahi sizi, 15 Temmuz'dan beter yaparız...”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve merhum Başbakan Adnan Menderes ile ilgili sözlerine ilişkin, “Tarih fukarası, cahil... Siyasete, demokrasiye, Millete inanmayan, Hâlâ darbeyi iktidar aracı gören zavallılar... ‘Menderes'in sonunu Erdoğan’a yakıştırmak...’ Vallahi sizi, 15 Temmuz'dan beter yaparız...” şeklinde tepki gösterdi.

2 yıl önce

NaifAnaliz - Ali Naif Çakar | Bir Umuttur Youtube - 4 - Siber Mafya, Siber Terör, Siber “15 Temmuz”

Terörle mücadeleye yoğun odaklanan güvenlik sektörü narkotik ve mafyatik oluşumlarla da eş zamanlı mücadeleyi aksatmadı. Tüm bu mücadele dinamikleri ve Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle birlikte daha fazla hissedilir olan proaktif politika, savunma, diplomasi ve güvenlik konsepti dünyadaki dengelere de dokunmak durumunda kaldı. Türkiye’de operasyonel ve ideolojik anlamda tutunamayan, etkinlik şansı bulamayan tüm yapılar siber alanda yeni bir cephe oluşturmaya başladılar. Organize Suç Örgütü Elebaşı S. Peker’in yayınladığı videolar fiili olarak Türkiye’nin girişimleriyle yurt dışında yer bulamayan ve diplomatik ilişkilerin iyi düzeyde olmadığı bir ülkede hazırlanıp yayınlanıyor. Kendini siber alanda legal görünümlü olarak gösteren, gösterten, bot hesaplar ve trol hesaplarla bir Siber Mafya örneği karşımızda duruyor. Bu siber mafya meselesi Siber Terörle iç içe geçmiş durumda. Siber mafya ve terörizmi kişi ve kurum hesaplarına sızıp eylem yapan fidye koparan bir sanal basitlikte ele almayınız. Teknolojinin içine doğup büyüyen yeni nesil bu basitliği kavramış ve uygulayabilecek yetenekte. Siber Terör bugün ki haliyle küresel siyasetin ve aynı düzlemdeki güç unsurlarının önemli bir parçası haline gelmiştir.   Geçmişin turuncu, kadife devrimleri, gezi ayaklanmaları, 17/25 Aralık kumpasları gibi konular bugün siber terörizmin doğrudan konusu halindedir. ABD’nin görünmez orduları, imza azaltma(iz azaltma) projeleri, Rangers’ları(Bağımsızlık Savaşındaki 75. Korucu Alayı) gibi unsurları bugün siber savaş içerisinde konumlanmış durumda. Toplumları meydanlara döküp, iktidarları devirme gücünü ve dinamiğini 15 Temmuz darbe girişimiyle yitiren akıl bugün Siber alanda propaganda yürüterek müdahalenin ilk adımını sosyal medya üzerinden yürütüyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kirli ve çarpıtılmış bilgilerle yönlendirip toplumsal algıyı yönetmek istiyorlar. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası alanda daha önce eşi ve benzeri görülmemiş olan büyük büyük bir siber terörizm saldırısı altındadır. Siber Terörizmde hedef; kitleler, kurumlar, hükümetler ve ülkelerdir. Başlıca aktörler düşünce kuruluşları, sosyal medya entelektüelleri, gazeteciler, istihbarat bağlantılı yapılardır. Siber Terörizmin araçları ise siber ortam, kitlesel iletişim araçları ve uygulamalar, bilgi savaş taktikleri, çevrimiçi savaş uygulamaları(Youtube vb..) ve sibernetik. Siber terörizmin başlıca hedef alanları ise din, etnik yapı, sosyal yapı, ideolojiler, ekonomi ve politik unsurlardan oluşmaktadır. Siber terörizmle klasik terör yöntemleriyle verilmek istenen tüm mesajları verebilirsiniz. Toplumu yılgınlık, şok, endişe, öfke, moral bozukluğu gibi çeşitli ruh hallerine sürükleyip kitlesel algı yönetimi yapabilirsiniz. Türkiye büyük bir siber terörizm atağıyla karşı karşıyadır. Kişileri ve kurumları hedef seçilmiş, bir mafyatik sözcü olarak seçilerek toplumun önüne sürülmüştür. Siber Mafya’nın Siber Terörizmle buluşması Türkiye için  “Siber 15 Temmuz’un” hedeflendiğini açıkça göstermektedir. 15 Temmuz’da canını hiçe sayan bir milletin, Siber 15 Temmuz girişimleri karşısında aynı duyarlılıkta ve hassasiyette olması için tüm siber imkânların kullanılması ve Siber Millet’in de Siber Teröristlere gerekli cevabı vereceğinden endişe duyulmaması gerekmektedir. Toplumumuza Siber Terörist ataklar ve bu Siber darbeciler daha fazla ve yüksek sesle anlatılmalı. Siber Millet ve Siber Vatan, Siber Mafya’dan da, Siber Terörizmden de büyüktür. Saldırı sinsi ve karanlık, mücadele çetin ve sonu aydınlık.

2 yıl önce

15 Temmuz şehidinin babasından Kemal Kılıçdaroğlu'na sert sözler: "Bebek katili Öcalan'ın heykelini dikeceğini söyleyen Selahattin Demirtaş'a ise 'çok saygın' diyor”

Kayseri'nin Bünyan ilçesinde 2019 yılındaki 30 Mart yerel seçimleri öncesinde 18 Mart Şehitleri Anma Günü nedeniyle şehitlikte düzenlenen törene katılan CHP İlçe Başkanı Okan Marzıoğlu ve CHP belediye başkan adayı Mustafa Navruz'a, FETÖ'nün darbe girişiminde Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığı'na düzenlenen bombalı saldırıda şehit olan Komiser Yardımcısı Cennet Yiğit'in babası Yahya Kemal Yiğit tepki göstermişti CHP'lilerden şehit babasına dava CHP'li Marzıoğlu ve Navruz'un şikayeti üzerine 15 Temmuz şehidinin babası Yahya Kemal Yiğit hakkında Bünyan Asliye Ceza Mahkemesi'nde 'hakaret', 'tehdit', 'darp' suçlarından dava açıldı. 2 bin 180 TL ceza verildi Bünyan ilçesindeki Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, mahkeme heyeti yaptığı yargılama sonucu Yiğit'e 'hakaret' suçundan 109 gün hapis cezası karşılığı 2 bin 180 TL para cezası verdi. Yiğit, 'tehdit' ve 'darp' suçlarından ise beraat etti. "Bana 15 Temmuz'u yeniden yaşattılar" Karar sonrası açıklama yapan baba Yiğit, "Bana 15 Temmuz darbe girişimini yeniden yaşattınız' dedim. Gerçekten yaşadık. Ben bugün karar çıkacak davanın sonucunu şeref madalyası olarak taşıyacağımı da söyledim. Gerekçeli kararı da evimin altına yaptığım müzede çocuğumun fotoğrafının yanına çerçevelettirip gerekçeli kararı asacağımı ilettim" dedi. "Kılıçdaroğlu'na 'sayın' demeye utanıyorum" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Yiğit, "Bugüne kadar PKK denen alçaklar 40 bin Müslüman Türk'ün evladını şehit etmedi mi? Fakat CHP Genel Başkanına 'sayın' demeye utanıyorum. Çünkü saygın bir insan değil. Bunlara terör örgütü bile diyemiyor. "İsyanım Öcalan'ı öven Demirtaş'a 'saygın' demesine" Terör örgütü sevicisi partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır meydanında bebek katili Apo'nun heykelini dikeceğini söylüyor. Fakat Selahattin Demirtaş'a Kemal Kılıçdaroğlu 'Sayın Demirtaş çok saygın bir siyasetçi' diyor. Kılıçdaroğlu, senin saygınlığın da bu kadar. Ben bunlara isyan ediyorum" ifadelerini kullandı. "Özür dilersem davadan vazgeçeceklerini söylediler" Yiğit, "Bir önceki duruşmada 'kurumsal kimliğimizden özür dilerse davamızdan vazgeçeceğiz' dediler. Bugün genel merkezden 3 tane avukat göndermişler. Vallahi 3 değil, 103 tane gönderseler vız gelir. Bizim o çocuklarımızı şehit eden teröristler var ya onlardan kurşun yemeyi şeref sayarım ama yine onlardan özür dilemem" dedi.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: 15 Temmuz'da NATO neredeydi?

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar: Yalanlar haberlerin yoğunluğu tehlikeli boyutlarda artmıştır. Uluslararası ilişkiler ve dış politika kendi ülkemiz ve milletimizle, bizim dışımızdaki ülke ve milletler arasındaki münasebetlerin tanımı ve bütünüdür.  Türkiye'nin coğrafi konumunu dikkate alan, istikrara katlı sağlayacak etkili bir dış politika hem gayemiz hem de gayretimizdir. Milli kültürümüzü, üniter devlet yapımızı korumayı öncelik olarak önemseye bir strateji çerçevesinde prensipler belirlenmiştir. Büyük Türk milleti, Anadolu coğrafyasında 1000 yıldır varlığını sürdürmüş ve vatan yapmıştır. 1923 yılında kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti 100 yıldır tarihi mücadeleyi devralmıştır. Siyasi sınırımız kolaylıkla elde edilmemiş, şehit kanıyla çizilmiştir. Bugünkü vatanımız geçen yüz yılın ilk çeyreğinde başka toplumlara tahsis edilmek istenen küresel projenin hilafına, muhteşem bir mücadeleyle kazanılmıştır. Türkiye'nin geride kalan 98 yıllık dış siyasetinde, kuşku ve kaygı sürekli belirleyici olmuştur. "TÜRKİYE ÖNÜNE GELENİN AZARLAYACAĞI, SAVAŞ MAĞLUBU BİR ÜLKE OLARAK GÖRÜLEMEYECEKTİR" Türkiye Cumhuriyeti'nin 98 yıllık milli siyaset ve stratejisi hükümler üstü bir anlayışla tezahür etmiştir. Emel sahiplerini uyarıyorum: Türkiye önüne gelenin azarlayacağı, savaş mağlubu bir ülke olarak görülemeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti milli mücadelenin onur tacıdır. Bu tacı kara propagandalarla lekelemeye hiçbir odağın kuvveti yetmeyecektir. Başı eğik bir Türkiye artık yoktur. Öncü olan, istikamet çizen, sesini yükselten, iddialarının arkasında duran bir Türkiye gerçeği vardır. Başkalarının ağzına bakmıyoruz. Herkesi dost zannederek yolumuza devam edemeyeceğimiz de ortadadır.  Milli menfaatlerin her şeyin üzerinde tutulacağı vurgulanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti egemenlik haklarını ve sınırlarını kendi gücüyle oluşturmuş bir devlettir. Bildiğiniz gibi uluslararasında edineceğimiz mevki, ekonomik, kültürel, tarihi ve askeri milli imkanları kullanabilme kabiliyetiyle sınırlıdır. Kurulacak küresel ilişkilerin, denge, istikrar, saygı ve işbirliği üzerine tesisi esas olmalıdır. Bunlar yapılırken de en önemli husus diplomasisinin ciddiyet taşıdığının bilinmesidir. Türkiye başkalarının yazdığı bölgesel senaryolarda figüran olmayacak kadar güçlü bir ülke, diploması geleneği de köklü ve derindir. Türkiye'yi küresel projelerin, bölgesel taşeronluğunu yapacak kadar aciz olarak görenler zillete düşmüş bir avuç kimliksizdir. Muhalefet bugüne kadar geldiği yolda taviz ve tam teslimiyetle ölü doğmuş projelerin figüranı olmaya talipken, Cumhur İttifaki Türkiye'yi savunmaktadır. Bugün vatan savunması her zeminde yapılmaktadır. Kılıçdaroğlu'nu ve zillet yedeklerinin ne yapacağını bilemeyiz ama bizim gideceğimiz başka bir ülke, gurur duyacağımız başka bir bayrak yoktur. Başkalarının gelecekte nerede duracağı bizi hiç ilgilendirmiyor. Biz burada bir ve beraberiz, biz önümüzdeki 1000 yıllarda da burada olacağız, kimsenin şüphesi olmasın. BRÜKSEL'DEKİ NATO ZİRVESİ Brüksel'de yapılan NATO Zirvesi referans alınmıştır. Haklı olarak tüm dünyanın gözü NATO Karargahı'na çevrilmiştir. Bizim üzerinde durduğumuz asıl gündem konusu ise Türkiye'nin müttefikleriyle olan müzakeresidir. Türkiye ile ABD arasında soğuk rüzgarların estiğini bilmeyen neredeyse kalmamıştır. Türkiye-ABD arasında buzların çözülmesi samimi dileğimiz. ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ Biden'ın Türkiye'yi hangi kategoride değerlendirdiği de merak ettiğimiz bir konudur. Biden'ın Türkiye'yi nasıl ve hangi seviyede müttefik gördüğü de belirsizliğini korumaktadır. 8 Haziran 2021'de ABD Senatosu'nda konuşan bu bakan ya cahil ya da küstahtır. Türkiye'nin NAYO müttefiki gibi davranmadığı yüzsüzce ifade etmiştir. ABD Dışişleri Bakanı ülkemizde insan hakları konusunda ciddi endişe taşıdığını söylemiştir. Bizim endişelerimizi bir öğrense bu bakanın dışarı çıkmaya mecali olmayacağını herkes görecektir. Arkamızdan dolanıyorlar, müttefiklik edebiyatı yapıyorlar. Türkiye'nin kuyusunu kazıyorlar, sözde Ermeni soykırım yalanına sarılıyorlar sonra dönüp NATO diyorlar. Utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan bize parmak sallıyorlar. Kaybedilen bir güveni açmanın anahtarı da yoktur. "15 TEMMUZ'DA NATO NEREDEYDİ, NE HAZIRLIĞI YAPIYORDU" Biden, füzelerin PKK'nın eline nasıl geçtiğine ilişkin bir çalışma yapmış mıdır? ABD menşeili silahlar teröristlerin elinde kurşun atarken NATO müttefikliği hiç hesaba katılmış mıdır? NATO bugüne kadar Türkiye'nin hangi güvenlik ihtiyacına cevap vermiştir? İttifakın en büyük 2. ordusu Türk ordusudur. 15 Temmuz'da başkentimiz hainler tarafından bombalanırken bu NATO neredeydi, ne yapıyordu? Uzaktan bakınca saf mı görünüyoruz? Tarihte böylesi gaflete düşenlere, iman dolu kalplerin neler yaptığını bilmeyen varsa bilenlere sorsun. Öğrenmek için sıralarını beklemeye şimdiden koyulsunlar. Türkiye, NATO'nun eşit bir müttefikidir. Biz böyle değerlendiriyoruz. Kimden silah alıp almayacağımız NATO'nun bileceği bir konu da olmayacaktır. Dost dediklerimiz neredeydi, hangi senaryoları yazıyorlardı? Ekonomik tetikçilerini üzerimize salanların nesine güveneceğiz? F-35'leri gasp ederken aklınız neredeydi, neyin peşindeydiniz? Aslında maruz kaldığımız gelişmelerin tadı tuzu kaçmıştır. Bu kurşun gibi bir ortamda Cumhurbaşkanımız NATO zirvesine katılmıştır. Biden ilk açıklamasında çok iyi bir görüşme yaptıklarına temas etmiştir. Her alanda saygı ve çıkara dayalı kapsamında ABD ile doğrudan diyalog kanallarını canlı tutmak konusunda mutabık kalınmıştır. Türkiye'nin milli hassasiyetleri ABD Başkanı'na tüm berraklığıyla aktarılmıştır. Küresel barış ve istikrar çabalarını sekteye uğratacak bu çarpıklıkla NATO'nun yeni güvenlik konseptinin nasıl bağdaşacağı başka bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Türkiye'nin terörle mücadele tek başına bırakılması ittifakın ilke ve esaslarıyla terstir. NATO Zirvesi'nin açıklanmış sonuçları, yeni ilişkiler serüveni ne olursa olsun Türkiye kararlığından vazgeçmeyecektir. Çaresiz değiliz, yurtsuz değiliz. Hamdolsun sahipsiz değiliz, sahibimiz Allah'tır ve Allah'tan başka galip yoktur. Türkiye'yi istikbale heyecanla taşıyacağız. İnandığımız sürece zafer bizimdir. Siyasetçiden umudu kesenlerin, inandıkları değerler üzerinde tehlikeler görenlerin yıllardan beri en büyük arzusu demokrasiyi by-pass ederek iktidara kısa yoldan gelmektir. Zillet İttifakı bu borca sadık değildir. MHP hukukun üstünlüğüne inanan bir siyaset çizgisinin temsilcisidir. Türkiye, cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte yaşatmakta mecburdur. MHP yıllardan beri bunu savunmuş, bunun arkasında durmuş, yeni bir sürecin başlatılmasını ileri sürmüştür. Yeni bir dönem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle başlamıştır. Türkiye'de siyasal istikrar hakimdir, hükümet görevinin başındadır, TBMM çalışmaktadır. Kovid-19'la mücadele başarıyla yürütülmektedir. Ne var ki Zillet İttifakı ava giderken avlanmış, erken seçimden başka hiçbir şey söyleyemeyecek haldedir. ERKEN SEÇİM AÇIKLAMASI TBMM'de yeterli çoğunluğu olmayanların erken seçim kararını çıkarması mümkün değildir. CHP nerelere mesaj vermekte, kimlerin dikkatini çekmeye uğraşmaktadır? Bu zorlamanın, bu dayatmanın gerçek manası nasıl yorumlanmaktadır? CHP ve yedekleri devamlı mızmızlanarak vakit kaybediyor. Şahsa mahsus mektup yazsak acaba sonuç alabilir miyiz? Kılıçdaroğlu'nun bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Kılıçdaroğlu'na tavsiyem kendini aramak için tekranen yollara düşmesidir. Bu şahıs hemen seçim diyor, PKK da seçim istiyor. FETÖ yarın seçim olsun diye bekliyor. Türkiye düşmanları erken seçim safında birleşmiş. Bu arada Kılıçdaroğlu Türkiye'de can ve mal güvenliğinin kalmadığını söyleyebiliyor. Demokrasi dışı arayışlara can suyu verip yeşil ışık yakıyor. CHP sokakları karıştırmak istiyor. Bu itibarla sürekli bu konuyu kaşıyarak yaraları yeniden kanatıyor. Ne utanmaları kalmış ne de millet sevgileri... SİSTEM TARTIŞMASI Demokratik hesaplaşmanın olacağı günü de sabırla bekliyoruz. Zamanında yapılacak seçimin kaç bucak olduğunu gösterecek. Erken seçim isteği beyhude bir hevestir. Geleceği yüksek bir irade ve inanmışlıkla kucaklayacaktır. Parlamenter sisteme dönüş ezberleri fostur. İP'in ve CHP'nin güçlendirilmiş parlamenter sistem istekleri boştur. Parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanları yetkisiz ve tarafsızdır. Bunlar acemidir, kılavuzları da mahsurludur. 

2 yıl önce

CHP'li İBB Meclis Üyesi Kayhan "Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuz gecesi uçakta gideceği yerleri görüştü" deyince ortalık karıştı

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin CHP'li üyesi Fahrettin Kayhan, kullandığı ifadelerle oturumda tansiyonu yükseltti. 15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi halkın yanına, İstanbul'a gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili 'Uçakta gideceği yerleri görüşüyordu' diyen Kayhan'a Cumhur İttifakı kanadı tepki gösterdi. Meclis'te oturuma ara verildi.

2 yıl önce

Mahir Ünal: 'Kayıp silahların gündeme getirilmesi 15 Temmuz'u itibarsızlaştıran argümanları içeriyor'

AK Parti'li Ünal, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 5'inci yıl dönümünde, açıklamada bulundu. Ünal, 15 Temmuz'u siyasi tartışmanın malzemesi yapmanın son derece yanlış olduğunu söyleyerek, "Çünkü; o geceyi bu Meclis'te CHP'lisi, MHP'lisi, AK Partilisi birlikte yaşadı. 15 Temmuz'da bir millet mutabakatı oluştu. Bu millet mutabakatı aslında 7 Ağustos Yenikapı mitinginde de mevcuttu. O millet mutabakatının içerisinde CHP de vardı. Ama 7 Ağustos'tan sonra ne oldu bilmiyoruz. CHP, 15 Temmuz'a 'kontrollü darbe', 'tiyatro' demeyi seçti. Bu gecede millet çıplak elleriyle, istiklaline, devletine, geleceğine sahip çıktı" dedi. 'İYİ NİYETLİ AÇIKLAMALAR DEĞİL' Ünal, devletin hukuk temelinde verdiği kararların siyaset malzemesi yapılmasının yanlış olduğunu belirterek, "15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde CHP'nin, CHP'nin yandaş medyasının hem KHK'lıları gündeme getirmesi, hem kayıp silahlar konusunu gündeme getirmesi, bunun da 15 Temmuz'un yıl dönümüne denk gelmesi, 15 Temmuz'la ilgili millet nezdinde ve uluslararası alanda oluşmuş olan meşruiyeti yaralayan, itibarsızlaştıran argümanlar maalesef içeriyor. Kayıp silahlar iddiası daha önce FETÖ'cü hesaplar tarafından ortaya atıldı. Türkiye'de de hemen bazı hesaplar bunu alıp kullanmaya ve yaymaya başladılar. Bunları iyi niyetli açıklamalar olarak görmek mümkün değil" diye konuştu. 'BİRİLERİNİN GERÇEĞİ UNUTMAMASI GEREKİYOR' Ünal, 15 Temmuz sonrası her türlü hukuki yolun, OHAL İzleme Komisyonu'na varıncaya kadar kurulduğunu, hukuk devletlerinde olması gereken bütün mekanizmaların oluşturulduğunu bildirdi. Mağduriyetlerin oluşmaması için her türlü hassasiyetin gösterildiğini vurgulayan Ünal, "OHAL İzleme Komisyonu'na yüz binin üzerinde başvuru oldu. Bu başvuruların birçoğunun, yaklaşık 50 binin üzerinde başvurunun tek bir kalemden çıktığı, sadece altındaki imzaların değiştirildiği açık bir şekilde ortaya çıktı. OHAL İzleme Komisyonu bütün bu başvuruları en ince detaylarına kadar inceledi. Herhangi bir mağduriyet oluşmuşsa, bunların geri dönüşlerine ilişkin hukuki alt yapıyı oluşturdu. O yüzden burada birilerinin Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğini unutmaması gerekiyor" ifadelerini kullandı. 'BUNUN ADI MUHALEFET MİDİR?' CHP'nin, özellikle yargılama süreçlerinin bitmesi ve Türkiye'deki iç hukuk yollarının kapanmasından sonra, bu davaların Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşınmasını amaçladığına işaret eden Ünal, "Yani AİHM'de görülecek davalara ilişkin, Türkiye aleyhine oluşturulmak istenen bir altlık var. İkincisi, o dönem Kemal Kılıçdaroğlu mahkemelerle ilgili çok kötü açıklamalar yaptı. Türkiye'deki yargılamanın gayri meşru olduğunu, o gece suçüstü yakalanmış darbecilerin yargılandığı mahkemeleri bile gayri meşru ilan etti. Savcıları 'satılmış savcılar, satılmış hakimler' ifadeleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yargı sistemini tartışmaya açtı. Bütün bu söylemler aslında Türkiye'nin uluslararası alanda yalnızlaştırılması, tecrit edilmesi, Türkiye'deki hukuk sisteminin meşruiyetinin yara görmesine zemin hazırladı. Bu çalışmalarıyla da AİHM'e dönük bir altlık oluşturmayı amaçladılar. Peki bunun adı muhalefet midir? Muhalefet, 'Türkiye'de mal ve can güvenliği yok' diyerek, aslında uluslararası alanda Türkiye'ye karşı uygulanan tecrit, Türkiye'nin tam bağımsızlık mücadelesine karşı uygulanan o tecrit politikasının bir aparatı ve parçası haline geldi" dedi.

2 yıl önce

Erol Olçok o gece vatandaşları 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne yönlendirerek darbeci hainlerin durdurulmasında önemli bir rol oynadı

15 Temmuz darbe girişiminde 16 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip Olçok ile birlikte 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinde şehit olan Erol Olçok, diriliş destanının sembol isimlerinden biri oldu. AK Parti'nin akıllara kazınan reklam filmlerinde imzası bulunan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Yol Arkadaşım' diye bahsettiği Olçok, o gece Altunizade'deki evinde bulunuyordu. Darbe girişimini haberini alan Olçok, kendisiyle köprüye gitmek isteyen oğluna "Evde kal." demesine rağmen, "Ben de geleceğim" şeklindeki ısrarlarına dayanamadı. VATANDAŞLARI KÖPRÜYE YÖNLENDİRDİ Oğluyla Recep Tayyip Erdoğan'ın Kısıklı'daki evinin önüne giden Olçok, vatandaşları, darbecilerin yoğun olarak toplandığı köprüye yönlendirdi. Kısıklı'dan 15 Temmuz Şehitler köprüsü'ne giden Olçok ile oğlu, darbeci askerlerin açtığı ateşle vuruldu. ERDOĞAN ANLATIRKEN HIÇKIRIKLARA BOĞULDU Orada hayatlarını kaybeden Olçok ile oğlunun cenazeleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gözyaşlarıyla Karacaahmet Mezarlığı'na yan yana defnedildi. "NİCE DÜĞÜMLERİ BERABER ÇÖZDÜK" Öte yandan Erol Olçok isimli kitapta da Olçok ile dostuğundan bahseden Erdoğan, şu ifadelere yer verdi: "Çeyrek asırlık arkadaşlığımın, dostluğumun, kardeşliğimin olduğu Erol Olçok'u ve oğlu Abdullah Tayyip'i bir kez daha rahmetle, hasretle, sevgiyle yâd ediyorum. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Erol'un verdiği tepki, gösterdiği önderlik, sergilediği cesaret ve yiğitlik, tam da onu yansıtan, onu ifade eden bir tarzda olmuştur. 1993'ten beri hiç ayrılmadık, hep beraber yol yürüdük; nice zaferleri beraber tattık, nice sancıları beraber çektik, nice krizleri beraber göğüsledik, nice düğümleri beraber çözdük." Erdoğan darbe girişimi sonrası yaşananları ise şöyle anlattı: "Darbe girişiminin duyulduğu andan şehadetine kadar geçen hadiselerin ayrıntılarını öğrendiğimde, bir yandan gözyaşlarıma engel olamazken, diğer yandan da iç dünyamda 'Evet, bu bizim Erol' diyordum. Erol'un hesapsızlığının, hasbiliğinin, inandığı doğrular söz konusu olduğunda yapabileceği fedakârlıklarda sınır bulunmadığının en güzel ispatı, 15 Temmuz gecesi mücadeleye, canından öte tuttuğu, gözünün nuru oğluyla birlikte çıkmış olmasıdır. Abdullah Tayyip de, o gece darbeci hainlerin karşısına cesaretle dikilirken, babasının oğlu olduğunu ispatlamıştır."

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10